15 Ocak 2019 Salı

Aşkın Sınırları Yoktur


 

1957 Polonya doğumlu, edebiyat ve felsefe öğrenimli Pawel Pawlikowski’nin anne ve babasının hayat hikayesinden etkilenip onların hatırasına adayarak yazıp yönettiği, 18 dakika ayakta alkışlandığı 2018 Cannes Film Festivalinde En İyi Yönetmen Ödülü kazanan, 1 saat 28 dakika süreli siyah-beyaz bir film Soğuk Savaş, lehçe asıl ismiyle Zimna Wojna.

II. Dünya Savaşı sonrası (1949-1964) Avrupa'nın sosyalist ve liberal coğrafyalarında geçmesiyle tarihsel; müziğin, statükocu ama kadere meydan okuyan görünümleriyle varoluşsal, Leh pianist Wiktor ile köylü kızı solist Zula’nın ilişkisinin zamanla farklı kaderlere savrulmasıyla kederli bir aşk filmi.


Her bir sahne şairane bir kadrajla akıyor filmde. Filmdeki renk tercihi, döneme ve hikayeye dahil olmayı zorlaştırmaktan ziyade o zamanların kutuplaşmış atmosferini daha derinden solutuyor. 

Aslolan renkler değil, ışık!


Işık nerede? Stalinci tek partinin propaganda aracına dönerek Berlin, Varşova, Budapeşte, Moskova gibi Sosyalist blok başkentlerinde sahnelen geleneksel müzikal dans gösterilerinde mi, yoksa Zula’nın Lehçe folklorik şarkıların Fransızcaya dönüştüğünde lirizmini kaybettiği hissine kapıldığı ışıltılı, özgür 1950’lerin Paris jazz sahnelerinde mi?


Işık, kendini gerçekleştirebilmekte. Wiktor ve Zula, farklı mekan ve hikayelerde var olabilseler de ne statükocu karanlıkta ne de ışıltılı kaosta aşklarını bir arada kolayca yaşayabilecekleri bir dünya bulabilir. Her iki dünyada da aşklarını var etmeye çalışan müzisyenlerdir onlar.


Yıkık bir kilisenin huzurunda yan yana dizili hapları yuttukları an dahi bir arada olmayı arzulayan soğuk savaşın kaybedenleridir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder