26 Haziran 2019 Çarşamba

Mahşer Arabası


Land Rover'ın son reklamı, aşırı benzin tüketen bu aracın kent kültürüne katkıda bulunacağına bizi inandırmaya çalışıyor.


Bir şehri yıkmanın en iyi yolu nedir? Şehre arabaları sürmektir. 50 yıllık araştırma gösteriyor ki, yoğun trafik, toplulukları ayırmakta, sosyal hayatı bozmakta ve yerel kültürleri ezmektedir. Çıkan gürültü sohbetleri boğmakta, insanları iç mekanlara sürüklemektedir. Kirlilik, sokakları tahammül edilemez hale getirmiştir. Arabalar, çocukların oynayabileceği, erişkinlerin buluşabileceği ve yerel projelerin gelişebileceği alanları işgal etmiştir.  

Sokaktaki yaşam trafiğe bir engel olarak görülüyor. Dünyanın bütün kentlerinde sokaklar arabalara ayrılmış durumda. Tezgahlar, işportacılar, futbol ve kriket oyunları, domino, satranç ya da petank oynayan yaşlı insanların hepsi arabalara yol vermeli. Arabaların hareket ve park etmesi için o kadar çok alan gerekiyor ki insan hayatına azıcık bir yer kalıyor. Trafiği sınırlandıran Barcelona gibi şehirlerde arabalar kentsel alanın yaklaşık %25'ini kullanırken Houston gibi trafiğin kısıtlanmadığı şehirlerde bu oran %60'tır. Arabaların yiyip bitirdiği kamusal alanlar, diğer yandan park, bisiklet yolları, pazarlar ve oyun alanları olabilirdi.      

Land Rover'ın Range Rover Evoque yeni reklamı şöyle bir karşı etki yaratıyor: bu saçma benzin müsrifi araç kent kültürüne katkıda bulunur. Evoque, "şehrin Range Rover'ı" olarak pazarlanıyor, ki bunda bir tezatlık görünüyor, çünkü bunun gibi SUV'lar aslında kırsal alanlardaki toz-toprak yollar için tasarlanmışlardı. Ama şimdi, bu nahoş kampanyanın arkasındaki ajansa göre, "şehrimizi keşfetmeye" ve kendi "kent maceraları"mızı yaratmak için bu aracı sürmeye davet ediliyoruz.      

Reklamların birinde oynayan süper model Adwoa Aboah, Brixton yollarında araba sürerken bir insan safarisindeymişçesine ilginç sokak hayatına bakmakta ve buranın "şaşırtıcı ruhu ve ritmi" hakkında konuşup "buradaki insanlar gerçek" demektedir. 

"Land Rover Evoque" aracının Brixton sokak hayatına tek katkısı  geçtiği kimi "gerçek" insanların ölümlerini hızlandırmaktan muhtemelen ibaret olacak.
Aboah, ayrıca Brixton Caddesi boyunca da bu aracı sürmektedir, ki burası Londra'nın en kirli sokaklarından biridir. Evoque modellerinin hepsi yeni arabaların ortalamasından daha yüksek nitrojen oksit salınımına sahiptir (ve çok daha fazla karbondioksit salınımına). "Land Rover Evoque" aracının Brixton sokak hayatına tek katkısı, geçtiği kimi "gerçek" insanların ölümlerini hızlandırmaktan muhtemelen ibaret olacak. 

Günümüzde hava kirliliğinin sigara dumanına göre daha fazla insanın ölümüne sebebiyet verdiğine inanılmaktadır. Avrupa boyunca yılda 800 bin prematüre ölüme neden olduğu tahmin ediliyor. Her hafta, arabalar burada Çernobil felaketinin toplamından çok daha fazla insan öldürüyor.  Hava kirliliği, kalp ve ciğerlere zarar vermesinin yanı sıra çok çeşitli kanserlere neden olmakta, doğmamış çocukların sağlıklarını tehlikeye atmakta, oksidatif stres ve bilişsel yozlaşmanın bir sonucu olarak zekayı aşırı oranda geriletmektedir. Piyasaya bu şekilde giren Land Rover, sadece bir şehir arabası olarak kirlilik yaratan bir SUV geliştirmekle kalmıyor, ayrıca eğlence için de kullanılmasını öneriyor: trafiğin sıkışık olduğu sokaklarda insanlar hayvanat bahçesindeymiş gibi onlara aval aval bakıp takılmayı.

SUV'lar ölüm araçlarıdır, çünkü daha yüksek ve ağırdır. Eğer sıradan arabadan ziyade bunlardan biri size çarparsa ölme ihtimaliniz daha çoktur. Yaya ölümlerinin artmasının iki ana nedeninden biri SUV modası, diğeri de akıllı telefon kullanan sürücülerdir. Bunlar, muhtemelen, eğer yolun izlenmesinden ziyade oyun gibi sürülürse özellikle tehlikelidir. 

Reklamlardan bir diğeri de sürücüleri bir "maceraya başlamasını" teşvik eder: "Edinburg'u keşfedin, Birleşik Krallık'ın en ileri düşünceli şehirlerinden birini". İleri görüşlü bir şehir böylesi arabaları sokaklarında yasaklamalı. Land Rover'ın reklam ajansı bu kampanyanın dünya çapında, isimlerini verdiği Güney Afrika, Çin ve Kolombiya'da yayınlanacağını duyurmuştur. Nerede ilginç bir kent kültürü varlık sürüyorsa bir Range Rover bu kültürlere hızla ve kontrolsüz bir şekilde dalacaktır.

Bu reklamlar Rio favelaları boyunca yapılan ticari jip turlarını hatırlatıyor korkunç bir şekilde. Orada yaşayanlar bu turların onları aşağılanmış ve nesneleşmiş hissettirdiklerini söylüyor. Turistler araba camlarının arkasından, güvenli bir şekilde yalıtıldıkları yerlilerin egzotik fakirliklerini filme alırken arabalar da insanların evlerinin yanından geçip gitmektedir.       

Bu reklamlar bana geçen seneki Volkswagen'in şu iğrenç sorulu reklamını hatırlatıyor: "Okul girişindeki itibarınızı mı artırmayı planlıyorsunuz? Tiguan aracımız, çocuklarını okula bırakan babalar için en havalı arabalardan biri olarak seçildi." Okul kapısına canavar bir SUV sürerek çocukları zehirlemek, bana göre, bir ebeveynin yapabileceği en az havalı şeydir. 

Brixton, Londra'nın en kirli caddelerinden biri

Bu reklamlar asosyal -hatta patolojik- davranışları normalleştirmeye yarar. Arabaların kullanımını, hem insan sağlığı hem de gezegen varoluşu adına, ciddi oranda azaltmamız gereken (Londra belediye başkanı Sadiq Khan, bu gereksinimi vurgulamak için Eylül ayında arabasız bir gün olacağını duyurdu) bir zamanda araba üreticileri bizi 20. yüzyıla geri götürmeye çalışıyor. 

Paul Chatterton, "Unlocking Sustainable Cities" kitabında arkadaş canlısı ve enerji dolu şehirler yaratma yolunda atılacak ilk ve en önemli adımın arabaları denetlemek olduğunu öne sürer. "Binalar arasındaki yaşamın" sağlıklı bir şekilde gelişmesine imkan sağlamak için arabalarca şu an işgal edilen alanı geri almaya çalışan Jan Gehl gibi mimarların çalışmalarına işaret eder.

Ne elektrikli  ne de sürücüsüz arabalar sorunlarımızı çözebilir. Bunlar fosil enerjili araçlar kadar çok yer kaplar. Elektrikli araçlar, bataryaları için gereken lityum, kobalt ve nikele aşırı talep nedeniyle  bir dizi çevre felaketini çoktan tetiklemiş durumda. Sürücüsüz arabalar trafik sıkışıklığını muhtemelen daha da beter bir hale getirip, kontrol edilmeleri için gereken data merkezlerinin enerji talepleri nedeniyle de iklim çöküşünü hızlandıracaktır.     

Elektrikli kitlesel taşımacılığın inşa edilmesi çok daha anlamlı. Ne var ki kitlesel mahşer arabalarından kar sağlayanlar bu taşımacılığı engellemek için ellerinden gelen her şeyi yapmaktadır. Birleşik Devletlerde, Koch kardeşler tarafından kurulan ve finanse edilen Americans for Prosperity (Amerikalılar için Refah), yeni otobüs ve hafif raylı projelerine karşı kampanyalar düzenlemektedir. Bu kampanyalar kimi eyaletlerdeki toplu taşıma sistemlerini durdurabilmiştir. Koch'lar devasa servetlerinin çoğunu petrol arıtımı ve asfalt yapımından elde etmişlerdir. 

Evoque için bir diğer planlanlı, bu sefer Şikago'dan, reklam ise çatışmayı zalim bir şekilde betimliyor. Land Rover'ın kelimeleriyle, " Evoque, yoğun bir taşıma durağının tam da üzerine tırmanacaktır." Safari teması devam etmekte: yeni Range Rover, öldürdüğü bir aslanı ayakları altına alarak toplu taşıma sisteminin üzerinde poz veren bir avcı gibidir.  

Charles Dickens, "İki Şehrin Hikayesi"nde "agresif araba kullanmanın öfkeli asil bir gelenek" olduğunu yazmıştır. Aristokratlar etraflarını umursamadan arabalarıyla Paris sokaklarında yarışırken, diğer herkes ya yoldan sağa sola zıplamak zorundaydı ya da ölecekti. Dickens, bu barbarca hareketin Fransız Devrimini hızlandırmaya yarayan pek çok acımasızlıktan biri olduğunu ima eder. Bugün, arabalar hayatlarımız boyunca yol alırken, agresif kullanıma karşı yeni bir başkaldırıya ihtiyacımız var. Artık sokakları insanlar için yeniden ele geçirmenin zamanı geldi.  


Çeviri: Engin Noyan

14 Haziran 2019 Cuma

Fotoğraf Özgürleştirmeli








Hafta sonu..

Km'lerce sürecek foto-yürüyüş için Tarsus’tan Mersin’e gidecek treni beklerken elindeki 1 liralık kağıt mendili okul pantolonunu hafta sonu da çıkarmadan satmaya çalışan bir çocuk peşime takılıyor.

"Abi kağıt mendil.."

Öncedende almıştım. Yine alıyorum. Teşekkür ediyor ve başka bir müşteriye yönelmek üzereyken

"Dur gitme" diyorum, "konuşalım."

Sırtımızı art arda duvara yaslıyoruz. “Okul, dersler nasıl gidiyor?”

"İyi"diyor.

“Adın ne?”diyorum, “Servet” diyor.

"Fotoğrafını çekmemi ister misin?" diyorum, kameramı gördüğünü fark edince.

Sessizce ”olur” diyor.

Sırtımızı aynı anda duvardan kurtarıyoruz.

Mendillerinden kurtulmak istermişçesine bir kenara bırakıyor ve önüme geçip arkada atıl bekleyen vagonlar ve raylar önünde boydan bir portre için poz veriyor.

Çekiyorum.“Gel, bakalım bir” diyorum. Tepkisiziz. İçime sinmiyor. Gerçekliği yansıtamadığımı düşünüyorum: Elinde mendil yok ki!

“Mendili al, öyle çekeyim” diyorum, sözümü dinliyor. Bir önceki pozu veriyor, ama elinde mendil ve yüzünde hüzün. Çekiyorum.

Yeniden ekrana bakıyoruz: “Abi mendil ister misin” diyen ifadenin dijitalleştiğini görüyorum. Varoluşunu ona tekrar yaşatmam üzüyor beni ve mutlaka onu. Tren de kendini sesiyle ışığıyla göstermeye başlıyor.

“Hadi” diyorum, “bu sefer tren tam buraya yanaşırken zıplayacaksın, tamam mı?”

Tren sesi yaklaştığını ayaklarımızdan bile hissederken havaya zıplayan Servet ilk defa o anda elleri iki yana açılmış havadayken, ayakları yere basmıyorken gülümsüyor.

“Görüşürüz” deyip, trene biniyorum.

Yol boyu diyaloglarımızı ve çekimleri düşünüyorum, fabrika gettoları tren penceresinden akıp giderken: Zıpladığında mendilleri de gülümseyerek fırlatmalıydı.

Fotoğraf özgürleştirmeliydi, en azından saniyenin binde birinde.