13 Mayıs 2020 Çarşamba

Susan Sontag, "Fotoğraf Üzerine"

Susan Sontag

Fotoğraf Üzerine, nihayet bir kitap olarak 1977'nin sonlarına doğru yayınlandığında hızla başarı kazandı. Sontag, Arbus'un sergisi üzerine bir yazı kaleme almaya başladığında fotoğrafın görece olarak hala dokunulmamış bir konu olduğunu fark etmişti, gerçi kendisini fotoğrafa dair Walter Benjamin'in izinde bir takipçi olarak görüyordu. Fotoğraf aynı zamanda sınırları olmayan ilginç bir başlıktı, modernliğin bütün yönlerine genişleyerek açılıyordu. "Fotoğraf Üzerine," birbiriyle tam örtüşen altı makalenin çok dikkatli bir şekilde ve hatta müzikal olarak asıl biçimleri üzerinde yeniden çalışılıp bir bölümü diğerine bağlayan temalar ve yeni aforizmalarla yüklü olması Sontag'ın o vakte kadar yayınladığı en tutarlı, bütünlüklü ve güçlü eleştirel metni kılmıştı.



Hastalığına eşlik eden bu makalelerle, "Fotoğraf Üzerine," iyileşme sürecinde bu kitaba dair uzun süre düşündüğü bir çalışmadır. Yeni bir derinliğe ve çekime sahip bu metinde yer alan pek çok aforizma o kadar alıntılanabilir ve ayrı ele alınabilirdı ki, Sontag'ın bir yıl sonra Walter Benjamin'e dair yazacağı bir makalede söylediği gibi, bu kitap sanki "her bir cümle ilk kez ya da son kezmişçesine yazılı" olduğunu sanki hissettirmektedir. Bu özellik kendi içerisinde doğal bir şekilde fotoğrafiktir, Sürreal bir tarzdadır, her bir cümle kendini bağlamından dışarı çıkarmaya bizi teşvik eder. Benjamin'de olduğu gibi, "vaktinden evvel durdurulma korkusu gibi bir şey" kitaptaki bu yoğunluğun ve güçlü hitabetin altında yatan nedendir. Sontag, Fotoğraf Üzerine'yi yazarken bir anda sağlığının yeniden kötüleşebileceğini ve çalışmasının tamamlanmadan kalabileceğini biliyordu. Ölümlülüğüne dair aşırı farkındalığı fotoğraftaki melankoli, zaman ve ölüm temalarını doğal olarak kitaba yansıtmasına neden oldu.

Dolaylı bir şekilde bütün fotoğraf tarihini kapsayan bu makaleler Sontag'a daha önce hiç olmadığından daha derin bir şekilde geçmişe, en önemlisi de on dokuzuncu yüzyıla geçiş yapmasına imkan sağlamıştı. Ayrıca, koleksiyon yapma temasını ilk kez uzun uzadıya ele almıştır. Sonsuz sayıda parçalara bölünen tartışmalar arasında zikzak çeker halde bulunan bütün aforizmaların gerisinde, Sontag bir sergi düzenleyicisi, koleksiyoner ve resim tutkunu olarak duyumsanır. Makalelerin çekimi ya da iticiliği Sontag için fotoğrafın bu derin cazibesinde yatar, onun sonuçtaki ahlaki rahatsızlığı ise bu cazibenin kendisinde bulunur. İletişim araçlarındaki çekim ve iticilik arasında hoş bir gerilim de vardır. Fotoğraflara dair bu kitapta tek tek resimler etraflıca tartışılsa da kitap sadedir ve hatta illüstrasyondan mahrumdur. Sık sık bize bir öznenin bakışı, belirli bir fotoğrafçının betimleyici estetiği anlatılır, ama biz kendimiz hiçbir şey görmeyiz.        

Fotoğraf Üzerine, Diane Arbus aracılığıyla kendi öznesine ilk kez kavuşmuş olması gerçeği fotoğrafa yönelik neden bu kadar eleştiriyle tam dolu olduğunu muhtemelen açıklar: saldırgan ve merhametsiz, estetik, etik ve yorumlayıcı sorunları vardır. Arbus, fotoğrafı sınırları aşmakla ilişkilendirir: "Fotoğrafı her zaman haylaz bir şey olarak düşündüm, bu da benim fotoğrafta en beğendiğim özelliklerden biridir." Arbus, bitmek tükenmek bilmeyen bir çekimle tuhaf, çirkin ve uygunsuz insanlara yönelmişti. Sontag'ın fotoğrafa yaklaşımı fotoğrafın kendi sıra dışılığına duyduğu ilgiden, fotoğrafın sanat ve gerçeklik üzerinde yarattığı bozulmalar ve dönünüşümlerden oluşur. Sontag, hayatında bu ana kadar film yapımcısı olarak çalışmış ve pek çok nam salmış fotoğrafçıya poz vermiş biri olsa da, esas olarak imajların bir tüketicisi olarak yazmaktadır, bunların yapımcısı ya da poz veren bir model olarak değil. İmajların tüketimine dair onun ana bakış açısı fotoğraf çalışmalarının Amerikan postmodernliğinin daha geniş çapta teşhis edilmesine imkan sağlar - kişi bu teşhis sonuçlarından neredeyse hiç memnun kalmaz ve açığa çıkan uyumsuzluktan kaygı duyar. Sontag'a göre Fotoğraf Üzerine politik bir metindi. Sanata dair bir metinden daha fazlasıydı. Tüketici dünyamızın genişletilmiş bir çalışması olan bu kitap deneyimlerimize ve çarpıtmalar aracılığıyla tüketiciliğin dünyamıza verdiği zarara dairdir.

Fotoğraf Üzerine, Sontag'ın daha önceki eserlerinde yer alan temaların neredeyse hepsini keşfe çıkar: bizim neye bakmamızı ve fotoğraf aracılığıyla başdöndürücü bir şekilde genişleyen şeylere nasıl bakmamızı dile getirmede sanatın rolü; fotoğrafın uç noktaya götüreceği alıntılamanın ve parçalamanın estetiği; estetik ve etik arasındaki gerilim, özellikle de korku ve acı içeren görsellerde; hayata karşı açgözlü, ele geçirmeci bir yaklaşım yamyamlığı. Fotoğraf Üzerine, Sontag'ın ilk çalışmalarında bahsedilen karakteristik Amerikan Sürrealizmini bir kez daha keşfedip yeniden tanımlar.  Sontag, resimdeki sürrealizmin "stoklanmış rüya dünyasında yeterli olmayacak bir şekilde" küçüldüğünü, buna karşın fotoğraf ve düzyazıda çok başarılı olduğunu yazmıştı. Sürrealist duyarlılık terimleri içerisinde çekimler yapan fotoğrafçılar, dünyayı anlamaya çalışmanın bile kendini beğenmişlik olduğunu öne sürerek bunun yerine onu biriktirmeyi önermişlerdir. Yine de Sontag tamamen yeni bir modda vicdanı, dünyada olmayı tanımlamanın kıyısındaydı.

                Başımız, Joseph Cornell'in bir kez bile ziyaret etmediği ama Fransa orijinli o küçük yersiz nesnelerle dolu sihirli kutular gibi olmaya başladı. ... Ya da Cornell'in aynı Sürreal ruhta geniş bir koleksiyonu bir araya getirdiği eski sinemaların fotoğraf istifi gibi. Fotoğraflanmış dünya da aynı konumdadır, temelde gerçek dünyayla hakiki bir ilişkisi yoktur, tıpkı fotoğrafların sinemayla olduğu gibi. Hayat, bir flaşla aydınlatılmış, sonsuza kadar sabitlenmiş önemli detaylar hakkında değildir. Ama fotoğraflar bunlar hakkındadır.

Bergen-Belsen toplama kampı

Kitapta nadiren kendinden bahsettiği sözlerin birinde, 12 yaşındayken, 1945 Temmuz ayında Santa Monica'da bir kitapçıda ilk kez karşılaştığı korkunç fotoğrafik görüntülerden bahseder. Bu fotoğraflar Bergen-Belsen ve Dachau toplama kamplarına aittir. "Gerçek yaşamda ya da fotoğraflarda gördüğüm hiç bir şey beni bu kadar derinden, keskin bir şekilde ve ansızın çarpmamıştır." Bu görüntülerden çarpılma duygusuyla Sontag, Roland Barthes'ın Sontag'dan bir kaç yıl sonra 1980'de yayınladığı Camera Lucida kitabında fotoğrafa dair studium ve punctum arasındaki farklılığı kesinkes haberdar etmiş olur.

Yukarıdaki metin Jerome Boyd Maunsell, "Critical Lives: Susan Sontag", Reaktion Books, 2014 kitabından çevrilmiştir.
Çev: Engin Noyan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder