Kirlilik ve salınımlar azaldı, ama eğer hükümetler belirleyici bir değişimi sürdürmede başarısız olursa bu kazanımlar boşa gidecek.
|
Milan'da yeni bisiklet yollar işaretleniyor
|
Günümüzdeki kriz ciddi ve düşündürücü bir gerçeği açığa çıkardı: yıkıcı bir sosyal maliyete ulaşan küresel ekonomik kapanma sadece karbon salınımlarımızı
aşağı çekti. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı'nın (IRENA) en son analizi, bu senenin yıllık salınımlarının sadece %6 - 8 arasında düşmesini bekliyor. Salınımlarda böylesi küçük bir düşüş dünyanın karbon yoğunlaşmasında ya da ısıtma potansiyelinde ölçülebilir bir etkisi olmayacaktır. Aslında, 2020 yılı halihazırda şimdiye kadar ölçülen en sıcak yıl olma yolunda.
Birleşik Krallık metereoloji kurumu (Met Office) başkanı Richard Betts'e göre "artan CO2 yoğunlaşmalarında kayda değer bir etkiye sahip olması için yaklaşık olarak %10'luk bir düşüşe ihtiyaç var, ama bundan sonra bile yoğunlaşmalar hala yükselmeye devam edecektir."El Nino gibi doğal süreçler yüzünden tabiattaki karbon düşüşleri daha güçlü olur ya da zayıflarken CO2 yükseliş oranı da yıldan yıla böylelikle değişmektedir." El Nino olayında tropik ormanlar çok fazla karbon tutamamış, sonuçta atmosferdeki CO2 biraz daha hızlı yükselmiştir. La Nina olayında ise tam tersi olmuştur. "Bu etki, şu an salınımlarda yaşadığımız az miktardaki düşüşlerden muhtemelen daha önemlidir."
Küresel ısınmanın 1.5 santigrat derecenin altında (endüstri öncesi seviyenin üzerinde) tutulması amacıyla salınımların 2050'ye kadar her yıl en az %7.6 oranında düşmek zorunda olması düşünüldüğünde üzerinde uzlaşılmış bu uluslararası hedef şimdi alarm verecek şekilde ulaşılamazdır.
İklim bilimci Simon Evans'ın
Carbon Brief sitesinde söylediği üzere "bu da tehlikeli iklim değişiminden kaçınmaya ve sıfır salınıma ulaşmaya itiraz etmenin inanılamayacak kadar zor olduğunu gösterir." Bu itirazla karşılaştırıldığında küresel ekonomi için sismik içerimlere sahip olduğu görülen bir şey bile, en azından kısa vadede günümüzdeki kriz gibi, okyanusta bir damladır."
Yine de, daha temiz hava, kentte hızla gelişen vahşi yaşam ve daha az karbon yoğunluklu yaşam biçimine ani ve heyecan verici dönüş tam da bu günlerde neler başarabileceğimizin kapsamını gösteriyor. Bu, iklim ve Covid-19 ikiz fırtınasında yol alırken sadık kalmamız gereken bir şeydir. İklim krizinin daha uygun bir zamanı beklemeyeceğini biliyoruz. Bu krizle ve pandemiyle eşzamanlı başa çıkmalıyız. Ama bu öldürücü hastalık güçlü ve acil tepki doğurmuştur. Hükümetler beklenmedik bir şekilde bu felakete karşı iş - endüstri dünyasıyla ve kamu - özel altyapısıyla ilgilenmek ve bunlara dair adım atmak zorunda kalmıştır.
Hükümetler hiç bu kadar dünya çapında büyümemişti. Pek çok uzman bu sürecin diğer krizlerle de ilgilenmek için, dünyayı tehlikeli küresel ısınma altında tutmamıza imkan verecek sürdürülebilir bir topluma doğru dönüşümsel bir sıçrama yaratacağını öne sürmektedir. Bu eşsiz fırsata tepkimizin nasıl olduğu gelecek bin yıllar için çizilen iklim rotamızı oluşturacaktır.
Deneyimlediğimiz davranışsal değişimler -bazıları daimi kökleşmiş olabilir, yani seyahat ve tüketim biçimleri daha sorumlu- kirliliği azaltmada yardımcı oldu, tıpkı el yıkamanın salgına karşı yardım etmesi gibi. Ne var ki, salınımda beklenen %8'lik bir düşüş bize göstermektedir ki bireysel yapıp ettiklerimiz -arabayı daha az sürmek, iş uçuşu yerine Zoom aracılığıyla toplantıya katılmak- yeterli olmayacak. Eşit şekilde, kimilerinin öne sürdüğü gibi, gelişmenin olmadığı bir ekonomiye geçmenin de bir cevap olmayacağını göstermektedir. Bunun yerine, bizi net sıfır derecesine getirecek atmosferdeki karbonda sonuç verici azalımlara ulaştırmak için uluslararası ve devlet düzeyinde sistemsel dönüşüm gerekir.
Betty'e göre bu, "küçük değişiklikler yapamayacağımız anlamına gelir; eğer uzun dönemli CO2 yoğunlaşmaları üzerine büyük bir etkiye sahip olacaksak fosil yakıtlara dayanan enerji sistemlerinde ve diğer şeylerde devasa ve uzun süreli değişiklere ihtiyacımız var."
İnsan etkinliğinin aylar içerisinde kısmen ortalama "normal
"e döneceğine dair beklentiyle temellenen IRENA çözümlemesine dikkat etmeye değer, öyle ki kapanma sürecinde salınımlarda çok dik bir düşüş eğrisi yaşanması olası görülüyor - Çin'de Ocak ayı karantinası sürecinde CO2 salınımları tahminen %25 oranında düşerken, bu esnada örneğin Hindistan'da bu yılın Mart sonunda şu ana kadar görülen ilk yıllık salınım düşüşü kaydedildi. Nisan ayında ise salınımda %30'luk bir düşüş gözlenmesi bekleniyor. Evan'a göre "ne var ki şu an gördüğümüz, pek çok kısım için, hayli geçici. Yeniden şoför koltuğuna oturduğumuzda arabalar hala petrol yakacak."
|
Nisan ayında Sidney'in bomboş otoyolları
|
Bunun yerine, yapısal değişim, insanların elektrikli araçlar için yanıcı motorlarını değiştirmeleri anlamına gelebilir. Daha da temelde, Evan'a göre, "şehirlerimizin inşa edilme ve düzenlenme şeklini yeniden tasarlamayı içermelidir; yolların nasıl yayıldığı ve yaya, bisiklet ve toplu ulaşımın nasıl sağlanacağı değiştiğinde dolayısıyla arabasız ulaşım daha kolay olacaktır."
Bütün bunlar gündelik hayatımızda yaptığımız bireysel seçimlerin ötesindedir. "Tercihlerimiz toplum tarafından belirlenir, bu yüzden düşük karbonlu bir topluma dönüşmek tek başına bireysel eylemle gerçekleşemez."
Kentler bu
dönüşümü yenilikçi binalar ve altyapı projeleriyle sürdürüyorlar. Bazıları şimdiden arabaları ve kamyonları geçici bir önlem olarak yasaklamakta. Daha da ileriye giden kentler de var:
Milan sokaklarında 35 km'lik alan yayalara ve bisikletlilere ayrılırken Brüksel 40 km'lik yeni bisiklet yolları yapmakta, Fransa ise bisikletlileri sübvansiyonlarla teşvik etmektedir. Birleşik Krallık'ta ise hükümet yürümeyi ve bisiklet sürmeyi daha fazla cesaretlendirmek için altyapı planlarına
2 milyar pound ayırdığını duyururken Londra belediye başkanı
arabasız köprü ve sokak oluşturmak için yaptıkları ayarlamaları açıkladı. Pek çok şehir döngüsel ekonominin bir biçimini keşfediyor, öyle ki bu döngüde geridönüşüm ve yeniden kullanım aracılığıyla kaynaklar mümkün olduğunca tutularak atıklar en aza indirgeniyor.
Ekonomist Kate Raworth'a göre, "derin ilişki ağıyla birbirine bağlı, karmaşık bir ağ içerisinde, insan ve gezegen sağlığının iç içe geçtiği bir dünyada yaşıyoruz. Dolayısıyla hükümetlerin bu karmaşayı -tek kalemde iklim, sağlık, meslek ve finansal istikrarı- ele alıp düşünebilecek akıl yürütme yollarına ve çerçevelerine gereksinimi var."
Örneğin, daha temiz bir hava solumanın keyfinin dışında, korona virüs salgını kirliliğin nasıl da
ölümcül olduğunu açığa çıkarmış oldu. Son zamanlarda yapılan bir çalışma, havadaki parçacıklarda küçük bir artışın Covid-19 ölüm oranlarında %15'lik bir artışla ilişkili olduğunu bulmuş, neredeyse kesin bir şekilde kentlerdeki korkunç ölüm oranlarına katkısı olmuştur. İtalya'nın kuzeyindeki yüksek ölüm oranları en yüksek hava kirliliği oranlarıyla bağıntı (korelasyon) ilişkisi vardır. Hava kirliliğini azaltmak genel sağlık yükünü azaltabileceği gibi gelecekteki salgınların bu kadar ölümcül olmasını engellemeye de yardımcı olabilir.
"Yarattığımız çalışma alanı cevaplanması için bir mekana davetiye çıkarıyor: bütün insanların refahı ve gezegenin sağlığına saygı duyarken şehirlerimiz gelişen bu yerde artan insanlara nasıl ev sahipliği yapabilir?" diye soran Raworth, sosyal ve çevresel sürdürülebilir ekonomi için yarattığı "
halka" modelini salgın sonrası iyileşme sürecinde Hollanda başkentine uygulamak için Amsterdam ile çalışıyor.
Amsterdam projesi, diğer pek çok proje gibi Covid-19 öncesi tarihlidir. Çevresel korumadaki ivmelenme bir kaç yıldır oluşagelirken belki de bu kriz kamu bilincinde bir devrilme olduğunu ispatlayarak politikalarda anlamlı bir değişime yol açar. Buna ek olarak, pandemi bize uzmanlığın ne kadar değerli olduğunu gösterdi, ve şimdi enfeksiyon hastalık kapmış kimselerin kamu sağlık politikalarını yönlendirmedeki rolünden hepimiz haberdarız, bu, iklim örneklemlerinin ekonomik politikaları yönlendirmede oynayabileceği rolü takdir etmede bize yardımcı olmalıdır.
|
İstanbul, Taksim metro istasyonunda tek başına bir kedi
|
Washington'daki Carnegie Bilim Kurumundan Ken Caldeira'ya göre, "virüs yayılımını engellemek için erkenden müdahale etmek, önceden yayılmış virüs sonrası zararı kontrol etmeye çalışmaktan daha çok etkili olduğunu görmemiz gibi, gezegenimiz üzerindeki aşırı sıcaklık yayılımını engellemek için enerji sistemimizi şu an dönüştürmek, bu aşırı ısının sonuçlarına daha sonradan uyum sağlamaya çalışmaktan çok daha etkili olacaktır."
Kent girişimleri yalnızca buraya kadar ilerleyebiliyor. Nihayetinde, sürdürülebilir bir ekonomi üretmek için hükümetlerin özel sektörle yeni bir ilişki kurmasının vakti geldi. Endüstri, iş dünyası ve insanlar, devlet yardımı için yalvarırken hükümetler sürdürülebilir bir gündem takip etmede hiç bu kadar güçlü bir konumda olmamıştı. Bu sürecin refleksif mali kurtarma yardımlarıyla harcanmaması hayati önemde. Birleşik Devletlerin ve Birleşik Krallığın
petrol devlerine mali yardımlarda bulunduğunu, ayrıca Birleşik Krallığın süpermarket devi Tesco'ya, hisse sahiplerine pay ödemesi için yalnızca, vergi ertelemesi sunduğunu önceden gördük. Londra College Üniversitesinden iktisatçı Mariana Mazzucata, "hükümetin yapması gereken, kişisel kar faydası sağlaması için basit bir şekilde para saçmak değil, temsil ettiği ve onlar için seçildiği kamu yararı adına düşünmesi gerekir" demektedir. Ona göre, "bu, iş dünyasına para kazanması için yardım etmek anlamına değil de var olmaları için onlara nakit akışı sağlamak anlamına gelir, ama aynı zamanda da toplumun daha iyi işleyen bir parçası olmaları için kendilerini dönüştürmelerine yardımcı olmak anlamına gelir."
"Hükümet şimdiki gibi bir müzakereci konuma asla sahip olamayabilir. Yaşanılan trajedi düşünüldüğünde ekonomiye trilyonlar akıtılmakta. Dolayısıyla, bu da, uzun zamandır sağlık sektöründe gördüğümüz üzere "kamu-özel ortaklığı"nın parazitik değil de aslında simbiyotik karşılıklı bir ortaklık olmasını sağlamada bir yol olarak kullanılabilir."
Mazzucata'ya göre, hükümetler uzun vadeli düşünmeli ve örneğin Güney Kore'nin tahahhüt ettiği gibi daha temiz bir ekonomiyi aktif bir şekilde biçimlendirmek için canlandırıcı paketler kullanmalıdır. "Hükümetler kendi başlarına iklim değişimini çözemezler ya da adil bir üretim sistemi yaratamazlar. Hükümetin özel sektöre, özel sektörün de kamu sektörüne ihtiyacı vardır."
Mazzucato ve diğerleri, 2008/9 finansal kriz sonrasında (bu süreçte de salınımlar düşmüştü) yapıldığı gibi devlet yardımlarına koşullar eklenmediğinden oluşan hataların tekrarlanma tehlikesi olduğunu savunuyor. "10 milyar dolar yardım aldıktan sonra Goldman Sachs rekor kazanç elde etmek için geri geldi."
|
Hollanda, Schipol havaalanındaki atıl uçaklar
|
"Hükümetin aynı sistemi tamir etmede yardım için sadece orada olmadığını, içinde yaşamak istediğimiz toplum ve ekonomi türünü biçimlendirmede gerçekten ortaklaşa yaratımda bulunmak için bulunduğunu öğrenmemiz gerekiyor. Biliyoruz ki istediğimiz tür ne fosil yakıt kullanılan bir ekonomi, ne finansallaştırılmış, ne de eşitsiz bir ekonomidir. Ne var ki böylesi bir ekonomi kendi başına gerçekleşmeyecek. Politikaların ekonominin içine yerleşmesi gerekir. Hükümetler, yardım kontratlarına, yatırım, yenilik ve endüstrinin dönüşümünü gerektiren güçlü koşullar koyması gerekir; bu uzun vadeli hedefleri gerçekleştirmede bize yardımcı olması için aynı zamanda topluma da geniş oranda koşullar sunması lazım."
Fosil yakıt şirketlerine yapılan sübvansiyonları sona erdirmek kolay bir kazanım olacaktır. Geçmişte olduğu gibi, fosil yakıtlara yatırım hücumunu mahmuzlanmasından ziyade petrol fiyatlarında görülen dalgalanma petrolü yatırım için geçici ve belirsiz bir mal haline getirmektedir, özellikle de ülkeler yabancı bağımlılığına karşı kaygı içerisindeyken. Petrol fiyatlarının hızla taban yapması, bütün fosil yakıtlarında yerel çıkarımın sonunu aslında getirebilir. Dolayısıyla, özellikle fiyatlar gittikçe ucuzlarken ve piyasada uzun vadeli belirginlik varken yerel yenilenebilir altyapının desteklenmesi şimdi akla uygun geliyor. Uzun süreli bir durağanlık tüneline girerken kamu sektöründeki işlerin kapsamı ve merkezsizleşmiş endüstrideki gelişim dönüştürücü olabilir.
IRENA, yenilenebilir yatırımın 2050 ve şimdi arasında
yaklaşık 100 trilyon dolarlık küresel ekonomik üretim kazanımı ile yeniden düzelmeyi ateşleyebileceğine inanmaktadır. Bu esnada,
Nature'da yayınlanan bir araştırmaya göre küresel ölçekte uzlaşılmış sera gazı salınım hedeflerinin karşılanmamasından doğan ekonomik risk daha kötü olabilir.
Biz virüs salgınıyla bu kadar meşgulken Greta Thunberg liderliği, okulu kıran öğrencilerin ve Yokoluş İsyanı etkinlikleri ile bu yıla kadar önemli ilerlemeler sağlayan çevre hareketinin gündemden düşme riski de var. Çokça beklenen 2020 BM iklim değişikliği konferansı, ki bu konferans ülkelerin Birleşmiş Milletlerce 2015'te Paris'te anlaşılan hedefleri nasıl karşılayacaklarına dair planlar oluşturacaktı, Kasım ayından 2021'in ilk aylarına ertelendi. Bu arada, birkaç ay önce Avustralya'yı kasıp kavuran ölümcül orman yangınlarını, ya da geçen yıl yaklaşık 7 milyon insanı yerinden eden aşırı hava durumlarını, ve ya Antartika'daki rekora yakın erimeyi unutmamız olası.
Salgının daha az oranda dünyanın dikkatini çekmesini beklemeyi tercih eden çevreciler yine de iyimserler. Bu yılki Birleşik Devletler başkanlık seçimleriyle birlikte, gelecek yılın iklim konuşmaları, krizle ilgilenmeye hazır aydınlanmış bir liderden fayda sağlama şansına şimdiden sahip olabilir.
Sıfır-karbonlu bir toplum için kampanya yürüten Possible (Mümkün) organizasyonundan Alice Bell'e göre, "biz çevrecilere karantina sürecinde dahi bir rol düşüyor, havacılık yardımlarına karşı çıkma gibi. Şimdiden eylem toplumuna dönüşmüş durumdayız. İnsanlar topluluklar içerisinde yeni ilişkiler kurdular ve biz, söz gelimi, parkların kapanmasına dair tartışmaları izlemekteyiz. Bu salgın yaşam ve çalışma şeklimizi geniş oranda değiştirecek."
|
Llandudno'da gezintiye çıkmış keçiler
|
Küresel sorunlar küresel işbirlikleri gerektirir. Kimi ülkelerin ulusalcı tepkilerine rağmen salgının çözümünün uluslararası olduğu görülmüştür: bilim insanları ve sağlık çalışanları bilgi, kaynak ve teçhizat paylaşmakta ve daha önce hiç olmadığı kadar etkili tedavi, test ve aşı arayışında tek vücut halde birbirlerine destek vererek tavsiyelerde bulunmaktalar. Aynı uluslararası işbirliği ruhu ekonomimizin ve enerjimizin dönüşümünde çözümler üretmede gereklidir, teknoloji ve bilginin hızı bunu mümkün kılar. Zengin ülkelerin geniş çaplı küresel bir ekonomik program dahilinde kaynak bakımından bereketli ama fakir ülkelerle işbirliğine gitmesi harika olmaz mı? Mineral ve ürünlerin güneydeki sürdürülebilir üretimi zengin ülkelerin düşük karbonlu dönüşümüne yardımcı olabilir. Sürdürülemez endüstriyel genişleme yerine, salgın sonrası ekonomi, insanları ve gezegeni yeni hastalıklar üreten ekolojik yıkım türlerinden ve hepimizi tehdit eden iklim felaketinden koruyacak bir şekilde yönlendirilebilir.
Hollanda'da, örneğin, 170 akademisyen bir araya gelerek ekonomik değişim için beş maddelik radikal bir manifesto yayınladılar. Bu maddeler kritik kamu sektörü alanlarında, temiz enerji, eğitim ve sağlıkta yatırımları; petrol, gaz, madencilik ve reklam sektörlerinin radikal bir şekilde küçülmesini; özellikle işçilerin, küçük işletme sahiplerinin ve güneydeki ülkelerin borçlarının ertelenmesini; azaltılmış çalışma saatlerini, iş güvenliğinin tanınmasını ve evrensel temel gelirin yeniden dağıtımını içermektedir.
Belki de daha temiz, sessiz ve yardımsever alternatifleri deneyimlediğimiz için pek çok insan gerçekten normale geri dönmek istemeyecek (bir ankete göre Britanyalıların sadece yüzde 9'u salgın öncesi koşullara dönmek istiyor). Belki de bunu değişim için bir yetki olarak tanımalı ve normale alternatif bakmalı, kırılmış parçalarından daha iyi bir dünya yaratmak için bu felaketten dersler almalıyız.
Yazar:
Gaia Vince