15 Mart 2019 Cuma

Oto-Yıkım



Arabalar bizi öldürüyor. 10 yıl içerisinde onları kullanmayı aşamalı bir şekilde bırakmalıyız.

Araba kullanımı hayatlarımızı alt üst etmesinin yanı sıra çevresel felaketleri de tetikliyor. Sadece ani ve sert bir eylem bizi bağımlılıktan kurtarabilir.

Benim için bardağı taşıran son damla, hastane kapısının dışında motoru çalışır halde bekleyen bir minibüs oldu. Şoför akıllı telefonuyla oynuyor, egzoz gazları da avluya doluşuyordu. Cama yaklaşıp aracı durdurmasını istediğimde somurtkan bir yüzle kontağı kapattı. Sonradan fark ettim ki adam sağlık görevlisi üniforması giyiyordu. Avlu boyunca yürüyerek bir koridordan kanser bölümüne vardım (bu sefer kanser için değil de estetik ameliyat hakkında konuşmak üzere). Devasa bekleme odasında etrafa bakınırken acaba kaç kişinin hava kirliliği yüzünden burada hasta olarak bulunduğunu merak etmeye başladım. Diğer bölümlerdeki insanları düşünmeye başladım: astım atakları geçiren çocuklar, trafik kazalarından ötürü tedavi gören hastalar, hareketsiz bir ömürden muzdarip olanlar... bunların ayakları yerine tekerlekler hareket ediyordu artık. Öyle ki, arabaların hayatlarımızı nasıl da şaşırtıcı şekillerde alt üst ettiğini görünce çarpılıp kaldım.

Bu 19. yüzyıl teknolojisinin iyilikten ziyade bize daha fazla zarar verdiğini fark ederek bu tahripkar deneyimi bir kenara bırakıp kendi yolumuzu çizelim. Bir sonraki on yıl boyunca araba kullanımını yüzde 90 oranında azaltacak bir hedef belirleyelim.

Evet, arabalar hala işe yarıyor - birtakım insan için gerekli. İyi de hizmet görmüştür. Gelgelelim bizim efendimiz olagelmiş ve dokunduğu her şeye zarar vermektedir artık. Şimdi de bize acil cevap isteyen bir dizi aciliyetler sunuyor.

Acil durumlardan biri de her hastanede görülebilir. Kirlilik şu an dünya çapında, Aids, tüberküloz ve sıtmanın toplamda üç katı kadar çok insanı öldürmektedir. Bu yüzyılın başındaki iddiaları hatırlayın, bunlar milyar bütçeli basın tarafından nasıl da gürültülü bir şekilde öne sürülmüştü. Bu projelere göre, kamusal harcamalar iklim bozulmasını engellemektense bulaşıcı hastalıkları önlemek için harcanırsa daha iyi olacaktır. Fosil yakıtların aşamalı bir şekilde durdurulmasıyla alakalı sağlık hissesinin muhtemelen çok daha büyük olduğu görülür. (Elbette, her ikisi için de para harcamaktan bizi alıkoyan hiç bir şey yok, bu aslında yanlış bir ikilemdir.) Yakın zamanlardaki bir araştırmaya göre, fosil yakıt tüketimi günümüzde "çocuk sağlığına zarar veren dünyanın en önemli tehdididir."

Diğer sektörlerde sera gazı salınımı keskin bir şekilde düşmüştür. Ne var ki 1990'dan itibaren Birleşik Krallık'ta ulaşım salınımı sadece %2 oranında azalmıştır. Hükümeti yasal olarak bağlayan hedef ise 2050 yılına kadar %80 oranında bir azalmadır, gerçi bu bile bilim insanlarına göre ne yazık ki yetersizdir. Ulaşım, bu ülkede ve diğer pek çok ülkede, çoğunlukla da arabalara olan takıntımız yüzünden, bizi iklim bozulmasına doğru sürükleyen en büyük etkendir.

2010 yılına kadar Birleşik Krallık yollarında ölen insan sayısı sürekli düşmüş, ama bu noktadaki düşüş aniden sonra ermiştir. Acaba neden? Çünkü, daha az araç kullanıcısı ve yolcu ölürken ölen yayaların sayısı %11 oranında artmıştır. Amerika Birleşik Devletlerinde ise durum daha da kötüdür: 2009 yılından itibaren yayaların yıllık ölüm oranı %51 artmıştır. Bunun iki nedeni var görünüyor: araba kullanırken telefon kullanılması ve sıradan arabalardan spor işlevli araçlara geçiş. Dörtçekerli araçlar daha da büyüyüp ağırlaştıkça, çarptıkları insanları öldürmeleri daha da muhtemeldir. Böylesi bir aracı kentsel alanda sürmek asosyal bir davranıştır.

Ayrıca daha da belirsiz ve yaygın etkiler de mevcut. Trafik toplumun sesini kısmaktadır, çünkü gürültü, tehlike ve kirlilik yüzünden işlek sokaklardaki insanlar kapalı alanlara girmektedir. Çocukların oynarken yetişkinlerin oturup sohbet edebilecekleri yerler araç parkına ayrılmış durumda. Motor gürültüsü, strese ve hastalığa büyük ölçüde neden olsa da kısmi ölçüde kabul görerek hayatlarımızı işgal ediyor. Yol sahamızı güvence altına almak için ite kaka ilerlerken, diğer sürücülere, yayalara ve bisikletlilere küfürler savurup yumruklarımızı gösterirken rekabet ve tehdit anlayışımızı kuvvetlendiren arabalar bizi birbirimizden yalıtarak bizleri dönüştürmektedir.

Kırsal alanları küçük parçalara bölen yeni yollar huzuru ortadan kaldırarak ses, gürültü ve çirkinlikten mürekkep bir yarı karanlık alan oluşturuyor. Bunun etkileri km'lerce yayılmaktadır. Araba egzozundan çıkan tepkimeli hidrojenin katı hale geçmesi (diğer faktörlerin arasında) uzaktaki güvenli sahaların bile canlılık sistemini değiştirmektedir. Snowdonia'da, yıllık hektar başına düşen 24kg'lık oran bitki toplulukların karakterini radikal bir şekilde değiştirmektedir. Araba kullanmanın maliyetini düşürmek için savaşlar verilmektedir, Irak'ta yüzbinlerce insan kısmen bu amaç için öldü.  Dünyamız araba üretimi için gereken madenlerle ve yakıt sağlayacak petrol kuyularıyla delinmekte, sızıntı ve posayla zehirlenmektedir.

Elektrikli arabalara geçmek bu sorunların sadece bir kısmıyla ilgilidir. Elektrikli araçlara kaynak bulma telaşıyla güzelim yerler mahvedilmeye çoktan başlandı. Örneğin, lityum madenciliği şu an ırmakları zehirliyor, Tibet'ten Bolivya'ya yeraltı sularını tüketiyor. Bu elektrikli araçlar enerji ve uzam açısından geniş bir harcamayı gerektirmekteler, ayrıca bu araçlar hala lastiklere muhtaç, öyle ki bu lastiklerin üretimi ve yok edilmesi (lastiklerin geridönüşümü aşırı karmaşıktır) çevresel ölçekte kitlesel bir felakettir.

Bize, araba kullanmanın bir tercih etme özgürlüğü olduğu söylenir. Ama hayatlarımıza yönelik bu saldırı her açıdan devlet planlamasıyla ve sübvansiyonuyla desteklenmektedir. Yollar, tasarlanan trafiği konumlandırmak için inşa edilir, sonrasında da bu trafik yeni bir kapasiyeti doldurmak için gelişir. Caddeler arabaların akışını en üst seviyeye çıkarmak için modellenir. Yayalar ve bisikletliler, tasarımcılar tarafından dar ve sıklıkla tehlikeli alanlara sıkıştırılır - bunlar kent tasarımının sonradan akla gelenleridir. Eğer konutsal sokak parkına arazi pazarı oranlarında ödeme yapılsa, 12 metrekarelik kiralama için bir araba İngiltere'nin daha zengin kısımlarında yıllık yaklaşık 3,000 pounda mal olur. Yollarımızdaki kaos, planlanmış bir kaostur. 

Ulaştırma planlı bir şekilde olmalıdır, ama tamamen farklı amaçlar taşıyarak: örneğin sosyal faydaları maksimum düzeye getirip, zararı minumuma çekilmelidir. Bu da elektrikli kitlesel taşımacılığa, güvenli ve ayrı bisiklet yollarına, geniş kaldırımlara toptan bir dönüşüm anlamına gelir; buna arabaların hayatlarımızda deliler gibi yol almasına izin veren koşulların daimi bir şekilde sonlanması eşlik etmelidir. Kimi yerlerde, bazı amaçlar için arabaların kullanımı kaçınılmaz olabilir. Diğer yandan, Amsterdam, Pontevedra ve Kopenhag şehirlerinde görülebileceği üzere yolculukların büyük çoğunluğunda arabalar kolayca yedeğe çekilebilmektedir. Kentlerimizde bu araçlardan kurtulabiliriz.

Çoklu aciliyetlerin -iklim kaosu, kirlilik, sosyal yabancılaşma- yaşandığı çağımızda teknolojilerin bize egemen olmak için değil, bize hizmet etmek için var olduklarını hatırlamalıyız. Artık arabaları hayatlarımızdan çıkarma vakti geldi.

George Monbiot

Çeviri: Engin Noyan


Kaynak:

https://www.theguardian.com/commentisfree/2019/mar/07/cars-killing-us-driving-environment-phase-out?CMP=share_btn_link#comments

http://www.monbiot.com














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder