25 Eylül 2017 Pazartesi

Bel Genişliğinin Ötesi: Şeker ve Yağın Beynimiz Üzerindeki Etkisi






Araştırmalar, yüksek yağlı bir beslenme biçiminin (diyet) yanı sıra şekerin de, öğrenme, hatırlama ve düşünme gibi idrak yeteneklerimiz üzerinde önemli bir etkiye sahip olabildiğini öne sürüyor.
Foto: Reuters / Sam Hodgson  


Yüksek enerjili bir diyetin -yüksek doymuş yağ ve şeker içeren- sağlığımızı tehdit eden riskler oluşturduğuna dair şimdiye kadar pek çok araştırma yapılagelmiştir. Bu tip diyetlerin herkes tarafından en çok bilinen sonuçları arasında obezite, kalp rahatsızlıkları ve şeker hastalığı (diyabet) yer alır, lakin yapılan araştırmalar, yüksek yağlı bir diyetin yanı sıra şekerin de, öğrenme, hatırlama ve düşünme gibi idrak yeteneklerimiz üzerinde önemli bir etkiye sahip olabildiğini öne sürüyor.


2010 yılında Amerika’da Perdue Üniversitesinde biyoloji bilimlerinde yardımcı doçent (Asst. Proff.) olarak görev yapan Scott Kanoski’nin araştırmaları göstermiştir ki doymuş yağ ve şeker açısından yüksek bir diyet 3 gün kadar kısa bir sürede bile farelerin bilişsel yeteneklerini değiştirmede yeterli olmuş.


Araştırma süresince farelerin bir kısmı yüksek enerjili diyetle, diğerleri de besin açısından dengeli bir şekilde beslenerek labirentin içerisine yerleştirilen yemeği nerede bulacaklarını öğrenmeleri gerekmiş. Sadece 3 gün sonra, yüksek enerjili diyet uygulanan farelerin ödül niteliğindeki yemeği bulmada dengeli besin verilen farelerden daha az yetenekli oldukları fark edilmiş. Herhangi bir kilo almasalar da yüksek enerjili diyetin tahripkar etkilerinin aşırı vücut yağı üretiminden daha fazlası olduğu açığa çıkmış. Bu beslenme biçimi farelerin beynini etkilediği gözlenmiş.


Kanoski’nin daha sonraki araştırmaları beynin öğrenme ve hafıza nitelikleri için önemli bir alanı olan hippokampus’un böylesi yüksek enerjili diyetin etkilerine karşı özellikle hassas olduğunu göstermiş. Beyindeki bu bölgenin diğerlerinden daha önce etkilenmesi kaygı vericidir, ayrıca yüksek enerjili diyetin idrak yeteneği üzerinde bıraktığı ilk zararlı etkileri de kanıtlar.


Hafıza üzerindeki bu etki yüksek enerjili bir diyette görülen insülin direnci ile açıklanabilir. Sinyal verici bir işlevi olan İnsülin, enerji olarak kullanmak üzere kandaki glikozu ayrıştırması için vücutla temas kurar. Dolayısıyla, vücut insüline direnç gösterdiğinde bu görevini etkili bir şekilde yapamaz. Bu da kandaki şekerin seviyesini yükseltir. İnsülin direnci en çok da obezite ile ilişkilendirilir. Obez insanlar genellikle uzun süredir yüksek enerjili beslenme biçimine sahip kişilerdir ve kimi zaman da tip 2 şeker hastalığına evrilirler.


Aslında, Meksika Üniversitesindeki araştırmacıların bulgularına göre farelerde, yüksek enerjili bir diyetten sadece 7 gün sonra insülin direnci gözlenmiş. Bu sürede hipokampusun insüline tepkisi değişmiş, bu bölgedeki sinir hücrelerinin başkalaştığı görülmüş. Bu da demek oluyor ki sinir hücrelerinin diğer sinir hücreleriyle yeni bağlar kurabilmede yetenekleri zayıflamıştır. Sinir hücrelerinin birbirleriyle yeni bağlantılar kurabilmesi yeni bellek yaratımı için gereklidir. Bu araştırmalar yüksek enerjili bir diyetin gelişmiş insülin direnci boyunca öğrenme sürecimizi etkileyebileceğini öne sürer. Bilişsel gerileme daha önceden de insanlardaki insülin direnciyle ilişkilendirilmiştir. 2011 yılında yapılan bir çalışmaya göre de sadece 5 günlük bir yüksek yağ ve düşük şeker diyeti uygulayan insanların, dikkatlerini yoğunlaştırma gibi bilişsel görevlerde daha kötü etkilere maruz kalmışlardır. Bu tip diyetler Alzheimer rahatsızlığıyla da ilişkilendirilmiştir. Gelgelelim, yüksek enerjili diyetlerin insanlar üzerindeki çok kısa süreli etkilerine dair daha ileri araştırmalar henüz yapılmamıştır.


Kısır bir döngü mü?

Purdue Üniversitesinde Psikoloji Profesörü olan Terry Davidson, hipokampustaki bu çeşit değişikliklerin yemek yeme tarzımızı bile etkileyebildiğini ve hatta obeziteye neden olabileceğini öne sürmüştür. Öğrenmeden sorumlu olan hipokampus belki de yemek yediğimiz zaman aldığımız hazzı açlık hissiyle bizim için ilişkilendirir. Ne var ki, hipokampus zarar gördüğünde bu ilişki kesintiye uğrayabilir ve aç değilken bile size yemek yedirebilir. Bu yüzden, bu örnekteki gibi eğer yağ ve şeker oranı yüksek gıdalara yönelirseniz hipokampuse daha fazla zarar verecek kısır bir döngü yaratabilir ve daha da aşırı yersiniz.


Yüksek enerjili beslenme biçiminin beyinlerimiz üzerindeki kısa süreli etkilerine dair bilgimiz kısıtlı da olsa yemek söz konusu olduğunda ve özellikle de yediklerimiz bedenlerimizi ve zihinlerimizi etkileyebiliyorken daha sağlıklı seçimler yapmak için cesaretimizi sürdürmeliyiz. Maalesef kötü bir beslenme öğrenme ve düşünme şeklimizi bozabiliyor. Dolayısıyla, çok geç olmadan pek çoğumuz aşırı ikrama maruz kalmadan azla yetinebilmeliyiz.  

Kaynak    


Çeviri: Engin Noyan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder